"Çocukluk yıllarım" Ali İnci

ÇOCUKLUK YILLARIM

ŞEHİR VE İNSAN 27.04.2024 20:27:00

Aksu mahallesindeki evimizde doğdum.

Aksu mahallesindeki evimizde doğdum. Babamın ilk hanımı kanserdi. Rahmetli olmuştu. Babam anlatmıştı. İkinci evliliğini yaparken borçlanarak yapmış. Eskiden hızarla tahta biçerlermiş. Yani 200 tahta olarak ve farklı farklı şekillerde borçlanarak ciddi bir şekilde başlık parası ödeyerek evlenmiş. Annemin 2 tane kız çocuğu olmuş. Onlarda rahmetli olmuşlar. Erkek çocuğu olarak ben olunca bende ölmeyeyim diye benim göbek adımı dursun olarak vermişler. Yani adımı Dursun Ali olarak vermişler. Ama nufüstaki adım Ali dir.

İlkokul dönemine kadar bu evde kaldık. Eskiden çok kar yağardı. Buradan kardeşimle 5 kilometredeki ilkokula giderdik ve tekrar eve gelirdik. Tabi bu okula gidip gelmelerin çok faydası oldu. Öğretmenimiz koşu yaptırırdı. Yarışlarda ben hep birinci gelirdim. Spor hayatına başlangıcımda hep o yıllardan başlamış oldu. Sonra okulda tiyatrolar yapılırdı. Tiyatro oyunlarında rol alırdım. Bunu ortaokul yıllarımda da devam ettirdim. 

Okulda spor yapmam. Tiyatro oynamam ve çok kitap okumam beni başarılı bir öğrenci yapmıştı.

Bizim buradaki başarımız buydu. Çünkü Hendek Merkez Cumhuriyet ilkokulundaki öğrencilerle bizim bir olma şansızım asla yoktu. Çünkü siz köydesiniz ve 3 sınıfa bir öğretmen bakıyordu. Hendek Cumhuriyet ilkokulunda bir sınıfa bir öğretmen bakıyordu. Benim ilkokulda 5 kilometre yolu gidip gelmem beni spora yöneltti. Başkalarına göre kar, yağmur yada çamurlu yollarda yürüyen bir çocuğun dertlenmesi lazım. Ama ben bakıyorum aslında bu zorluklar beni birçok yüksek yerlere getirdi. Çünkü okuldaki spor etkinliklerinde ve tiyatroyla alakalı üst düzeyde olmam beni başarılı bir insan yapmıştı. 

Ayrıca kitap okumayı çok severdim. Eskiden beşlik gaz lambası vardı. O lambayla kitap okuyorduk. Gece sabaha kadar aldığım kitabı okuyup bitirmeden bırakmazdım. Rahmetli babam gelirdi. Oğlum yat derdi. Baktı ki olmuyor gece saat 3 olmuş hala okuyorum. Gelir o beşlik lambayı alırdı. Ve ben o şekilde uyumuş olurdum. 

Benimde gençlere tavsiyem kendilerini geliştirmeleri için en önemli konulardan biri kitap okumalarıdır. Ben Japonya’ya gittim. Tokyo’da geziyoruz. Baktım vatandaşların bir elinde şemsiye diğer elinde kitap vardı. Metroya bindik ve ben kendimi çıplak hissettim. Çünkü herkes kitap okuyor. Bir gazete olsa yalandan bakacağım. Elimde hiçbir şey yoktu. Utandım. Avrupa’da ve diğer ülkelerde böyleydi. Ama ülkemizde böyle değil. Yani maalesef şu anda ellerinde telefonlarda var. İşte biz okulda hem sporla uğraşan hemde çok kitap okuyan başarılı bir öğrenciydik. 

Hendek merkezdeki öğrencilerle aramızda iki sınıf fark vardı. O yüzden Ortaokul 1.sınıfı yeniden okumak zorunda kaldım.

Ancak ortaokulda böyle olamadık. Çünkü Cumhuriyet Ortaokulundaki öğrenciler çok başarılıydı. Arkadaşlarımızın arasına katıldığımız zaman biz iki sınıf gerideydik. Yani burada Aksu köyünde okuyan bir öğrenciyle Cumhuriyet okulunda okuyan öğrenciler arasında iki sınıf fark vardı. Ve biz 1.sınıfta okulda kaldık. Ve babam hayır dedi. Okutmayacağım dedi. Bir seferde geçseydin dedi. Ama rahmetli babam bizimle çok ilgilenmedi. Ayrıca imtihanlara da göndermedi. Gitseydim verirdim. Göndermedi. Birde yağmurlu havaydı gitme şansımda olmadı. Ama Hendekte olsaydım verirdim o dersleride. Öğretmenim ölmez kalmaz bir Allahtır dedi ve Aliyi istiyorum dedi babama ve beni zorla okutmaya başladı. Sonuçta bizde 2 dersten bir yılı tekrar okuduk.

Sonra kabullendi babam. Ve sonunda ortaokulu bitirdik. İşte o zamanlarda okul arkadaşlarımız gazeteci Ahmet çileci, iş insanı Bekir Sunman ve üst düzeyde bir diş doktoru Zeki Tunç gibi arkadaşlarımız vardı. Gazeteci Ahmet Çileci arkadaşım o günleri bilir. O zamanlarda hafta içi Nusret diye bir arkadaşımla beraber kalıyorduk. Hafta sonuda köye gidiyordum. Pazarteside okula geliyordum. Kışın keçeden çorabımızı pantolunumuzun paçalarına kadar çekip ayağımızda Ankara lastiğiyle ve sırtımızda çantamızla 1,5- 2 metre kar olan yollardan yayan olarak Hendeğe okula gelirdik. 

Hem ilkokulda hemde ortaokulda tiyatro oynardık ve ciddi bir oyuncu konumuna gelmiştik. Ve lisede de buna devam ettik. Sporla alakalı olarakda işte bizim buradan hergün 5 km okula gidip gelmemizde bizi spor akademisine ve milli takıma kadar götürmüştü. Bunun gibi böyle başarılarda sizi daha büyük başarılara kadar götürüyor. Ve artık sizde başarısızlık diye bir kavram kalmıyor. 

Okul dışı zamanlarımda köyde çalışıyordum.

Ortaokul son sınıftayken babam ortak bir traktör almıştı. Ben onunla çift koşmaya başlamıştım. Yani o yıllarda traktör kullanan çift süren yani tarlaları süren bir genç olmuştum. Hendeğin bütün tarlarında ne kadar taş var, nerede pulluğun yıpranacağını bilen birisiydim. Arkasından buğday harmanları yapan biriydim. Hendeğin bütün köylerinde buğday harmanları yaptım. Dikmende, Kızanlıkta, Balıklıda ve Hendeğin merkezinde buğday harmanları yaptım. Koca yaz dönemlerinde buğday harmanları yapardım. Hiç unutmam 3 gün 3 gece hiçbir elbise çıkarmadan çalışırdım. Traktörün altında yatardım. Eğer fazla ıslak buğday attıkları zaman motor pop pop yapardı. Ve hemen uyanırdım. Hop az atın diye traktörün altında yattığım yerden bağırırdım. Yoksa traktörün kayışı atardı. O yaşlarda öyle çalışırdım. 

Çok ilgiliydim. Ustaları izlerdim. Sonra el motoru ve kamyon motorlarını tamir etmeye başladım.

Ayrıca köydeyken el motorunu sökerdim takardım. Babamın sağdan direksiyonlu kamyonu vardı. Buradan Aksu, Göksu, Kadifekale, Karadere ve Sümbüllü gibi köylerdeki bu insanlar Salı günü Hendeğe bizim kamyonla inerlerdi. O zamanlarda böyle başka bir araçta yoktu. Babam Hendeğe indiği zaman kamyonu motorcuya götürür orada platinlerine ve bujilerine baktırırdı. Bende ustalara dikkat ederdim. Sonra bende yapmaya başladım. Bir gün öyle kamyonu hazırladım. Karşı bayırlardan çıkarken babam ya bu arabaya bir şey oldu derdi. Ben gizli gizli bakım yapardım. Babam kızardı çünkü. Ve böyle ciddi ciddi bakımlar yapmaya başladım. Bu şekilde babamın 3 yada 4 ayda bir motorcuya gitmesine gerek kalmadı. 

Bir gün motoru temizlerken babam gördü. Ne yapıyorsun? dedi. Bende temizliklerini yapıyorum dedim. Oda öyle olmaz bozarsın motoru dedi. Bende 3, 4 aydır bakımları ben yapıyorum. Kamyonun karşı bayırlardan hızlı gitmesinin sebebi bu dedim. Nasıl yani? dedi. Büjileri olsun, platinleri olsun hepsini söküyorum, temizliyorum ve yeniden takıyorum dedim. Nasıl yaparsın? diye bağırdı bana. Bende bak dedim. O da Allah Allah dedi. Ya nasıl yapıyor bunu? derdi bana hep. Sonra el motoru vardı. Çalışmayınca babam onu tamire götürürdü. Bir gün bozulmuştu. Bende gece el lambasıyla güzel bir bakımını yaptım. Sabah babam el motorunu götürecekken bir bak bakalım belki çalışır dedim. Babam ipinden çekti çalıştırdı el motorunu. Ya akşam kaç defa çektim çektim çalışmamıştı dedi. işte o zamanlarda biz bunları yapabiliyorduk.

Bunun yanında biz orman köylüsüyüz. Babamla ve kardeşimle beraber kamyonla Kadifekale sapağındaki odun deposuna odunu boşalttık. Geri döndük gelirken kamyon hangi vitese takarsa taksın gitmiyordu. Bastı frene durdurdu kamyonu. 1'e taktı 2' ye taktı olmuyor dedi. Debriyaj plakası sıyırmıştı. Sonra arabayı itip kenara çektik. Babam oradan hendeğe yayan gitti. Giderken hiç bir arabaya rastlamamış. Çünkü o zamanlarda böyle araçlar yoktu. Sonra ustayla beraber geldiler. 

Ama babam giderken ben kardeşimle beraber motoru sökmüştüm. Ağaca zinciri bağlayıp caraskal yaparak Şanzımanı indirdim. Baskıyı aldık. Plakayı çıkardık. Kamyonda eski plaka vardı. Onu taktık. Hiç unutmuyorum. Baskı plakasının 4 tane vidasından birisi yalama yapmış ve düşmüştü. Başka vidalardan birini taktım. Ve göz kararı ayarladım. Baskıyı, ara şanzımanı ve şanzımanı taktım. Ayarladım. Tam pedalları ayarlama zamanına gelmişken babam ustayla beraber Kırktepeli birine ait bir ciple geldi. Bende hemen ustanın yanına gittim. Ben bunları bunları yaptım dedim. Ama babama söyleme kızar bana dedim. Bir dene ondan sonra sökersin dedim. Ustada ayarları ve pedalları taktı. Çalıştırdı. Vitese taktı. Kamyon ileri geri gitti. Babam bu nasıl oldu? Böyle ileri ittim olmadı. Böyle geri çektim olmadı. Bu nasıl oldu? dedi. Ben bu kadar zahmet çektim dedi.

Ustada Hüseyin amca bir şey olursa yeni plaka da getirdim takarız dedi. Aradan uzun bir zaman geçti. Babam bir gün debriyaja, plakaya baktırayım diye ustaya götürdü. Mehmet ustada Hüseyin amca hala aynı plakamı var demiş. Babamda nasıl yani? demiş. Ustada senin oğlan hepsini söktü taktı ben sadece bir vidayı taktım. Ayarlarını yaptım demiş. Hala aynı plakamı gidiyor? demiş. Babam da Ali mi yaptı? demiş. Yani o zaman ortaokuldaydım ama başarmıştım. Bir olay olduğu zaman babam hep yine Ali mi yaptı? derdi. Yani ilgili olmak dikkat etmek önemlidir. Babam kamyonu götürdüğünde nasıl söküyorlar takıyorlar? diye ustalara bakıyordum. Ama o bakmak bana yetiyordu. Bu sebeple bu geldiğimiz yerler tesadüfen geldiğimiz yerler asla değildir.

Yani dediğim gibi buradan aşağıya doğru okula yürüyüp gitmek bizi beden eğitimi öğretmeni yaptı. Buradan aşağıya doğru yürümek beni milli sporcu yaptı. Buradan aşağıya doğru yürümek bizi milli takıma hoca yaptı. Buradan aşağıya doğru yürümek bizim ufkumuzu açtı. Burada saatlerce kitap okumamız bizi okula, duyarlılığa, topluma ve toplumun içindeki kültüre bizi yatkın yapmış oldu.

Babam diş çekerken, iğne yaparken ve serum takarken dikkatlice seyrederdim. Sonra bunları bende yapmaya başladım.

O yıllardaki bir iki anımıda anlatmak istiyorum. Babam aynı zamanda dişçiydi. Diş çekerdi. Dikmenden, Aksudan, Göksudan, Kadifeden herkes bize gelirdi. Aynı zamanda iğne yapardı ve serum takardı. Evlenecek olan gelinler bizim eve gelirdi. Evde makine vardı. Dikişler yapılırdı. Gelinin hazırlığı bizim evde yapılırdı.

Yine bizim evde sabah 7 ve akşam yemeği dahil misafirsiz yemek yediğimizi hiç hatırlamıyorum. Bir gün bir kış zamanında bayağıda kar vardı. Babamda evde yoktu o zaman. 3 kişi geldiler. Bir kadının biri bir tarafta diğeri başka tarafta 2 tane dişi ağrıyordu. Annem ahırda hayvanların hizmetini yapıyordu. Annem çıkıncaya kadar ben onları inandırmaya çalışıyordum. Babam evde yok. Olmadığı zaman dişi ben çekiyorum. İsterseniz çekerim dedim. Kadında çek dedi. Hemen iskemleye oturttum. Kerpeteni aldım ve dişini çektim. Kadın ikinci dişini gösterdi. İkinciyi alırken annem geldi. Gördü ve hemen koşup gelerek elimden kerpeteni aldı. Sen ne yapıyorsun? dedi bana. O arada kadında çok hafif eli var demişti anneme. Ama annem diğerini çektirtmedi. Ama o kadının en çok ağrıyan dişini çekmiş oldum. Tabi o kış vakti burada yaşam zor. Şehirde yaşam ayrı burada yaşam ayrı. Yani ağrıyan dişini çektirtmek kolay değildi. 

Bunun benzeri olarak bizim burada rahmetli Şevket usta diye biri vardı. Hastaydı. Serum takılıyordu. Serum takılmazsa ağrıdan bağırıp bağırıp duruyordu. Babam da İstanbulda’ydı. Sonra benim aklıma geldi. Eskiden iğneler vardı. Sıcak suyla kaynatılır öyle kullanılırdı. Aldım gittim hastanın yanına. Serum takacağım. Selamün aleyküm dedim. Amca babam istanbul’a gitti. Bana oğlum git isterse tak. İstemezse takma dedi. Serumunu takayımmı amca? dedim. Şevket usta durdu baktı ve oğlum takabilirmisin? dedi bana. Bende babam olmadığı zaman ben takıyorum dedim. O da peki evladım tak dedi. 

Kolunu bağladım. Damarını çıkarttım ve bir seferde iğneyi taktım ve serumu verdim. Akşamada gelecem amca dedim ve akşamda gidip serumu taktım yine. Babam geceleyin geldi. Şevki usta ne yaptı? acaba dedi. Çok sevdiği bir arkadaşıydı. Sabahta erkenden gitti. Rahmetli Şevket amca Hüseyin çok iyi bir evlat yetiştirmişsin. Tebrik ederim seni demiş. Geldi o senin iki seferde üç seferde taktığın serumu bir seferde taktı demiş. Babam da kim? demiş. O da senin oğlun. Sen göndermedinmi? demiş.

Babamda nasıl ben göndermedimmi? Öyle şey olurmu? demiş. Sana serummu taktı? demiş. Sende taktırdınmı ona demiş. Şevket ustada evet hemde bir seferde taktı demiş. Babamda ya ne yapacağız bu çocukla? demiş. Yani benim ismimi kullandı öylemi? demiş. Şevket ustada evet sen olmadığın zaman serumları o takıyormuş diye dediğimi söylemiş. Babamda yok ya demiş nerden çıkardı onu? demiş. Sonra iğne yapmaklada alakalı olarak babam kalçadan nasıl iğne yapıyor? diye bakarak öğrenmiştim. Ortaokulda iğnede yapmaya başlamıştım.

Benim başarım; Çok kitap okumak, spor yapmak ve herşeyle ilgili olmaktı.

Ve sonuç olarak gençlerin ilgili oldukları zaman başaramayacakları hiçbir şey yoktur. Bunun için birinci olarak çok kitap okumaları lazım. Aslada kitabı bırakmamaları lazım. İkinci olarak sporda yapmaları lazım.  Üçüncü olarakda toplumdaki olaylara daima yakın ilgili olmaları gerekmektedir. Yani bir işi yapıyorlarsa ilgili olacaklar. Ben ilgili olmazsam dişi çekebilirmiydim? Serum takabilirmiydim? Hayata gençler olarak çocuklar olarak baktığımızda yalnız telefonlarla yada internetlerle kalmamaları lazım. Tabiatlada iç içe yaşamaları lazım. Birde yaptığınız işlerle ilgili olursanız, hangi sahada olursa olun mutlaka sizi bir yerlere getirecektir. Benim o köy yollarındaki yürüyüşümle başlayan ve ortaokul yıllarımda atletizmle devam eden spor hayatım beni beden öğretmenliğine kadar götürmüş oldu.

Ayrıca kimsenin hakkına girmemek ve merhametli olmakta çok önemlidir.

Birde hiç kimsenin hakkına girmemeniz gerekir. Bu çok önemlidir. Buğday harmanı yaparken bazen işte 3 saat tuttu 2 saat ver yeter diyordum. Çok güzelde para kalıyordu. Ayrıca berekette artıyordu. Traktörümde arıza yapmıyordu. Baktığımız zaman merhametli olmakda lazım. Çevrendeki insanları korumanızda lazım. Çift koşarken fakirler vardı. 2 dönüm 3 dönüm yerleri olanlar vardı. Almıyordum. Ama Allah onun karşılığını fazlasıyla veriyordu. Birde karşımızdaki bahçelerde erik ağacı ve kiraz ağacı vardı. Sormadan izin almadan almazdım. Yani helal olmayan hiçbir şey yapmadım. Ve bu şekilde hayatımızda buna böyle devam ettik.

Rahmetli babamın vefatından sonra yalnız gençlik ve eğitim gibi hamasi yaptığımız işlerden başka birde aile yüküde bizim sırtımıza yüklenmişti. Çünkü 5 kardeştik. En büyükleri bendim. Ve birde kızkardeşimiz vardı. Artık hayatta kimseye el açmadan, kimseye mahcup olmadan ve kimsenin hakkını yemeden böyle bir yolculuğa çıkmış olduk. Onlarıda önümüzdeki program ve yazılarımızda anlatırız inşallah.

Milletvekili Ali İnci

Hayaller Paris de gerçekler ne?

Ogün Gülmez hayırseverlere çağrıda bulundu

HENDEK İNANÇ VE KÜLTÜR YOLU GEZİSİ BAŞLIYOR

Nene Hatunlu 40 Kız Öğrenciden anlamlı ziyaret

Belediye imar düzenlemesi yapsa vatandaşlarla esnaflar karşı karşıya gelmese güzel olmazmı?

“Önemli olan birlikte üzüm yiyebilmek olmalı bağcıyı dövmek değil” Fatih Enes İlkay

Konya'ya 4 milyon Hendeğe kaç kişi gelebilir ki?

Kayhan Şafak’tan masallar “Kendini beğenenler ile sağ kulağının üstüne yatanlar"

Kayhan Şafak’tan masallar “Kaybedenler"

Kayhan Şafak'tan masallar; “Bilgin dağın arkasını nasıl görmüş”

Kayhan Şafak’tan masallar “Bir dikili ağacı olmayanlar"

Kayhan Şafak’tan masallar; "Kendini en akıllı sananlar"

Kayhan Şafak’tan masallar “Dolap yapan marangozlar"

Sn.Turgut Babaoğlu aktif siyasete dönse nasıl olur?

Sn.Turgut Babaoğlu'nun farkı neydi?

Çocuklar Tiyatroya doyacaklar

Gençler köprü altlarında olmamalı?

Boşuna Yaparsa İrfan Başkan yapar işte böyle yapar demiyoruz diyoruz...

Halk neden Turgut Babaoğlu'nu mumla arayacaksınız diyor?

Sadece kendi mahallenizin kadınları için mi mücadele edeceksiniz?

Yenimahalle pazarı kapanıyor. Muhalefet kukuma kuşu gibi oturuyor demekmi lazım? Yada ne demek lazım?

'Yenimahalle Pazarı Kapanmasın Anneler Ağlamasın' Sanatçı ve Gazeteci Sevgi Işıklar

Belediye kanunda hepsi var. Peki bütçede de varmı?

Neden hep Reşit sen söyle sen işit gibi oluyoruz?

"Gençlerimiz elimizden bir yıldız gibi kayıp gidiyor." Yaşar Gevher

Belediye kanununda var. Peki neden hiç gündem olmuyor?

Halktan aldık haberi

“O zamanlarda yeterince sözümüzü geçiremedik” Hüdaverdi Bahadır

"Kadınların ekonomik güçlerinin arttırılmasına yönelik işler yapacağım" Setenay Halis

"Kadınlar inandıkları yolda iradeyle ve sabırla gitmelidir" Emine Kavakçı Tosun

Yükleniyor

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 36 30 1 5 60 95
2.Fenerbahçe 36 26 4 6 51 84
3.Samsunspor 36 19 10 7 14 64
4.Beşiktaş 36 17 8 11 23 62
5.İstanbul Başakşehir 36 16 14 6 4 54
6.Eyüpspor 36 15 13 8 5 53
7.Trabzonspor 36 13 11 12 13 51
8.Göztepe 36 13 12 11 9 50
9.Rizespor 36 15 17 4 -6 49
10.Kasımpaşa 36 11 11 14 -1 47
11.Konyaspor 36 13 16 7 -5 46
12.Alanyaspor 36 12 15 9 -7 45
13.Kayserispor 36 11 13 12 -12 45
14.Gazişehir Gaziantep 36 12 15 9 -5 45
15.Antalyaspor 36 12 16 8 -25 44
16.Bodrum FK 36 9 17 10 -17 37
17.Sivasspor 36 9 19 8 -16 35
18.Hatayspor 36 6 22 8 -27 26
19.Adana Demirspor 36 3 28 5 -58 2